Söylemek yerine anlaşılmasını bekleriz... İnsanlara kırıldığımız, öfkelendiğimiz, soğumuş olduğumuz zamanlar elbette var. Bu durumlarda ne yapmayı tercih edersin? Geri çekilerek onun anlamasını mı, yoksa gidip seni rahatsız eden durumu konuşmayı mı? Bizler genellikle karşı tarafın anlayıp bir şeyler yapmasını bekleriz. Ve genellikle karşı taraf ne olduğunu kestiremediği için bir şey de yapamaz. Şöyle bir şey yapsak öncelikle yaşanan şeyin bizde uyandırdığı duyguları fark etsek daha sonra karşı tarafla bu durumu konuşup çözmeye çalışsak her şey daha güzel olabilir sanki. Aşağıdaki görsellerden duygularımızın neler olduğuna bakabiliriz😇 Kaynakça: Rosenberg, M. (2011). Şiddetsiz İletişim: Bir Yaşam Dili. Remzi Kitabevi.
Kayıtlar
Şubat, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Üçüncü raftaki bardak çok önemliydi annem için… O bardak misafirler içindi. Şaşalı, süslü püslü, özenle dizilmiş, dokunulmaz olan bardaklar. Yarın ölsem o bardaktan bir şey içmemek içimde ukde kalabilirdi ama sanmıyorum ki misafirin o bardaktan bir şey içmemek içinde ukde kalsın. Tabi ki de misafir önemliydi tabi ki de en iyi şekilde ağırlamalıydık fakat yıllarca onca şey paylaştığın insanlardan da önemli olmamalıydı. Bunu kırmak adına o raftan bir bardakla kahve içmem üzerine annemin günlerce surat asmasını hatırladıkça gülüyorum. Ne komikti ama bardak sanki eskimiş sanki incinmişti. Bardaktı kırılırdı yerine yenisi de alınırdı ama ne senin üç gün surat asman ne de benim bir yabancı kadar değere sahip olmamın yerine yenisi alınamazdı. O bardaktan içince evet büyümeyecektim, evet farklı biri olmayacaktım, evet kahvenin tadı da farklı olmayacaktı ama belki ben kendimi değerli hissedecektim anne…
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Kısa etek giymiş bir kadını, çalışmayan bir erkeği neden yargılarız hiç düşündük mü? Bir kadının kısa etek giymesi bir erkeğin çalışmaması neden yanlıştı ki? Kime neye göre yanlıştı? Ve bunu niye kabullenmiştik? Bütün bu soruları düşünmemiş cevap bulmaya bile tenezzül etmemiştik. Düşünmemize fırsat verilmemiş olabilir miydi? Olabilirdi. Tüm toplumlarda olduğu gibi bizim toplumumuzun da ahlaki ve değerci yargılar mevcut. Bunlardan en yaygın olanı kadınların giyimi ve erkeğin eve ekmek parası getirmesini ele almak istiyorum. Kadın mahremdi kapalı giyinmeliydi sadece kocasına ait olmalıydı düşüncesi kadınların giyimine karşı değer yargılarımızı oluşturdu ve “bu kıyafeti giymekten utanmıyor musun” sorularını sarf eden insanlarla karşılaşmak zorunda kaldık. Evin geçimini erkeğin yapacağı düşüncesi erkeklere karşı “Erkek dediğin eve para getirir” yargısını oluşturdu bizlerde. Ve bu değer yargıları “bu kadının kocası babası yok mu sahip çıkmıyor” “adama bak karısını çalıştırıyor” gibi baş...